Erken kalkan yol alır” diye bir öz deyişimiz vardır. Tam da beni anlatıyor diye düşünüyorum. Ben, çok uykuya ihtiyaç duymadan hayatını idame ettirebilenlerdenim. Günde 6 saat civarı uyku bana yetiyor, zaten istesem de daha çok uyuyamıyorum. Bunun birçok faydasını görüyorum. İşime erken giderim, sabah 7 ile mesai başlangıç saati arasındaki 1,5-2 saati verimli geçirmeye çalışırım.
Ama ben bu yazımda sizlere başka bir sabah rutinimden bahsetmek istiyorum. Bazen ofise gitmeyeceğim sabahlar oluyor, hafta sonları ve seyahatte olduğum günler. O günler 7’de işe koyulmak yerine koşuya çıkmayı keyifli bir alışkanlık haline getirdim. Olabildiğince de yeni yerlerde koşmayı tercih ediyorum. Bu sefer de Erding’te bir sabah koşusuna çıktım.
Ağustos başında Münih’e yakın Erding şehrine bir iş seyahati için gitmiştim. Bu seyahatim sırasında sabah koşma, müthiş̧ bir doğayı görme ve önemli bir keşif yapma fırsatım oldu.
Perşembe sabahı….İstanbul’dan Münih’e yaptığım uçuştan sonra tarihi Augsburg şehrindeki Türk marketlerini ziyarete gittik. Çok yoğun ve aslında yorucu ilk gün programımız saat 22 civarında bitti. Sabah 5.30’da 14 yaşımdan beri beni uyandıran kalk borusu öttü… Da..da.da..dadadada….Önceki günün yorgunluğunu bir kenara bırakıp hemen kalktım, koşu kıyafetlerimi kuşandım ve kendimi yeni doğmuş güneşin henüz ısıtmadığı, serin ve sıcak arası şirin Erding sokağına attım. Erdingle ilgili kısa bir bilgi vermem gerekirse Münih’in kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Nüfus az olmasına rağmen diğer Alman şehirleri gibi gelişmiştir. Tarihiyle, sanayisiyle ve aynı zamanda zeytinleriyle de meşhur bir kenttir. Önceki gece beni otele bırakan arkadaşım Mustafa Bey koşu yapabileceğim bir parkurun başlangıcını gösterdiği için aranmadan dere kenarı, ağaçlar arasındaki yürüme parkurunun içinde kendimi buldum.

İçinde koştuğum doğa o kadar güzel o kadar huzur vericiydi ki, farkında olmadan 4 km tamamlamıştım bile.

Karşıda bir yerde dikkatimi çeken ilginç bir yapıya yöneldim, ne olduğunu merak etmiştim. Yanına varınca buranın bir Thermal Tesis olduğunu öğrendim. Çok büyük bir yapı, dışında karavanlar, oteller olan oldukça büyük bir tesisti. Bunun üzerine merakım sonucu araştırdım ve öğrendim ki (Google sağolsun) dünyanın en büyük Thermal’i imiş. Bunun ne anlama geldiğini önce kestiremedim, ama daha sonra çalışma arkadaşlarıma sorunca öğrendim ki, çok büyük ve çeşitli thermal havuz ve eğlence alanlarının, su parklarının olduğu bir kompleksmiş. Dünyanın en büyüğü mü bilemiyorum, ama websayfalarımda öyle iddia ediyorlar. (World’s largest spa olarak geçiyor.) Araştırmalarıma göre çok iyileştirici bir suyu olması dışında ebeveynlerinin çocuklarıyla gidebileceği tatiller için de tercih ettiği bir lokasyon. (inanılmaz büyük su kaydırakları ve eğlence parkurlarından dolayı Avrupa’da çocukların gözdesiymiş).

Daha detaylı bilgi almak isteyenler için ilgili linki de sizlerle paylaşıyorum.
https://www.therme-erding.de/en/
Yaklaşık 7,5k koşudan döndüm, Bretzel (çok severim) ve kahve eşliğinde otel odasının balkonunda mesajlarımı okudum, cevapladım…saat 9 bile olmamıştı. Bretzel, Almanya denince akla gelen türden tuzlu bir kraker veya simit olarak da düşünebileceğimiz bir hamur işidir. Almanya dışında da çok popular hale gelen Bretzel’in adı bile ülkeden ülkeye asimile olmuştur (kimileri için Bretzel kimileri için Pretzel gibi). Almanya’da birçok fırın için hatta amblem niteliğinde bir üründür.

İkinci gün ilk günden de yorucu oldu. Sabah Audi’nin merkezi olan İngolstadt’da Türk marketlerini ve bazı Alman marketlerini ziyaret ettik, öğlenden itibaren bu ziyaretlere Münih’te (BMW, Bayern Münih, Oktober Fest, …) devam ettik. Gece 23 gibi günü noktaladık. Arkadaşım Mustafa Bey bana bu sefer farklı bit parkurun başlangıcını gösterdi.
Cuma Sabah…
Kalk borusu…5.30 ve ben yine ayaktayım. Yeni bir parkurun heyecanı ile hemen kuşandım ve kendimi sokağa attım…Bu sefer yapay bir göletin etrafında farklı bir parkur deneyimleyecektim. Yeni yer keşfetme heyecanı ile yerin bana tarif edildiği şekilde ilerlerken güneşin doğuşunu izledim.

Türkiye’de görmeye pek alışkın olmadığımız ev çatısı güneş panelleri buradaki köy ortamında da dikkatimi çekti. Birçok evin çatısında bunlardan var, Almanya’nın güneyinde yaşayanlar şanslı tabii, oldukça çok güneş görüyorlar. Ama tabiki önemli olan bu güneş alan bölgeyi temiz enerjiyle buluşturabilmek. Umuyorum yakın zamanda bizde temiz enerji çeşitliliğini güney bölgesindeki evlerimizin çatısında da arttırabiliriz.

Bunları izler ve düşünürken gölete vardığımı fark etmedim bile. Özelliği olmayan yapay bir gölet karşıma çıktı. Fakat belli ki buranın sakinleri için önemli bir sayfiye yeriydi. Gün doğumuyla da insana huzur verici bir manzaraydı ve bence bu mahalle sakinleri için yeterliydi.

Göletin etrafını koşayım derken mısır tarlaları arasında yolu da biraz uzatmış olarak 10k’lık koşumun son anlarında serinleyen kazları derede gördüm.

İkinci sabah koşumun sonunda ilginç bir panoya denk geldim. Bu panoyu sizinle de paylaşmak istedim.
